Pulbiber Dergisi Üzerine...

pul-biber-dergisi

Pulbiber Kültür Sanat Hayat Dergisi yayımlanmadan önce, varlığından ilk olarak Twitter'dan haberdar olmuştum. "Dikkat Yakar!" sloganıyla her ay yayımlanacak olan derginin ilk sayısını "erkek gözüyle" eleştireyim dedim.

Derginin ilk sayfasında, dergi hakkında yazılmış uzun bir yazı beklerken Bangladeşli muhalif yazar Taslima Nasrin'in "Yürü Be Kızım" adlı şiirinin Melike İnci çevirisi ile karşılaştım. Şiir yeterince vurucu ve derginin ileride yapacaklarının bir nevi kanıtı adeta. Sağ alt köşedeki kutuda ise şu kısa yazı yer almakta:
""Merhaba… Kadınlar, çocuklar, hayvanlar ve ağaçlar için hayat çok zor. Biz bunu kolaylaştırmaya geldik. Bize ayrılan süre, yeni başlıyor!"  Pulbiber Dergi  

Pul Biber Dergisi Hakkında 

  • Derginin adı Didem Madak'ın "Pulbiber Mahallesi" adlı kitabından gelmekte.
  • Yayın yönetmeni Deniz Durukan, yazı işleri müdürü ise Özlem Özdemir.
  • Kapakla birlikte toplam 48 sayfadan oluşan derginin 6 sayfasında reklamlar yer almakta.
  • 32 kişilik kadroda sadece 4 erkek isim yer alıyor.

Pul Biber Dergisi Ne Kadar?

6 TL. İçeriği, basım kalitesi, sayfa sayısı vb. konular dikkate alındığından oldukça makul bir rakam.

Pul Biber Dergisinin İlk Sayısında (Ekim 2015) Neler Var?

Pul Biber, aslında "kadınlar hamamına çevirmek" deyiminin hayat bulduğu bir dergi. Bu deyim, genel olarak olumsuz anlamda kullanılsa da ben çıkan gürültünün olumlu bir hava yaratacağı düşüncesindeyim. Ama bana biraz fazla "kadın, kadın" geldi. Google'a "kadın hikayeleri" yazıp çıkan sonuçları tek tek okuyormuş hissi yaratan bir dergi daha kaç sayı devam edebilir? Bunu kötülemek için söylemiyorum, Serdar Ortaç'ın "nota sayısı belli, daha kaç şarkı yazılabilir ki?" diye sormasına benzedi ama cidden bir noktadan sonra fazla geliyor, boğuluyorsunuz. Tamam, dergi, erkek egemen yayıncılık dünyasına bir nevi kadın tokadı ama ikinci sayıda bir ayar tutturmaları gerektiği düşüncesindeyim.

İlk sayının konukları Yasemin Mori, Ceylan Ertem, Şükran Moral, Ufuk Ahıska, Elif Benan Tüfekçi, Şirin Öten, Onur Köybaşı ve Bengü Özsoy.


Yayım sırasına göre dergideki yazı, çizim vb. her şeyi değerlendirmek istedim. Okuyamadığım yazılar hakkındaki düşüncelerimi daha sonra ekleyeceğim:

Güner Kuban'ın "Beni Köşeye Sıkıştıramazsınız"nda anlattığı Leyla Erbil'le olan hikâyesi güzel bir başlangıç oldu. İkin genç kız Rusya'ya gitmeyi düşünürken kendilerini meyhanede bulurlar...
Ayşen Gruda bayılarak izlediğim bir oyuncu; bundan sonra yazılarını okumak da yine keyifli olacağa benziyor. Ancak "Akıldane" adlı köşesindeki ilk yazısını biraz kopuk, dağınık buldum.
Sevin Okyay'ın "Sevin Sözlük" köşesine bayıldım diyebilirim.
Mine Söğüt'ün yazım gücü tartışılmaz. "Sessizlik Sarmalı" her ay merakla beklediğim köşelerden biri olacak. İlk sayıdaki yazısından tadımlık bir cümle; " Sen benim değil hep rüzgârın fotoğrafını çektin."
Zeynep Aksoy'un "Haybinkunduz" köşesi beni epey zorlayacak gibi. İlk sayıdaki yazısında köpeği Suşi ile başından geçenleri anlatmış; ama bazı yerlerde biraz abartmış diye düşündüm. Misal, sadece bizde değil Avrupa'da da marketlere köpekler alınmıyor. Hollanda'da bir yıl yaşadım, oradan biliyorum. Millet, köpeğini marketin girişine bırakıyor. Taksilere köpek alınmaması durumuna katılıyorum ama bu ülkede aman koltuğum kan lekesi olmasın diye yaralı almayan taksiler bile var...
Esin Özbek, "Kahlo'lası Frida" ile her ay güldürecek gibi. Normalde zor beğenirim ama güldüm valla.
Gamze Erzin'in "Öykü" köşesindeki Balkon Çiçeği adlı öyküsü beni pek sarmadı, etkileyemedi daha doğrusu. Bir kadın okurda daha farklı bir etki bırakabilir sanırım.
Bay Perşembe'nin (Rafet Arslan) "Artiz'in Genci" köşesini sevdim. Andromeda'nın Zeynep Beler'e ait olduğunu öğrenmiş oldum bu sayede.
Nermin Yıldırım, "Nermin Abla" köşesi ile Güzin Abla'lığa soyunmuş. Üç soruya karşı verilen üç güldürürken düşündüren (fazla klişe oldu gerçi) cevaptan en çok son soruya verilen cevabı beğendim. Okuduğunuzda kesin hak vereceksiniz bana.
Onur Köybaşı | HENÜZ OKUNMADI |
Gülce Başer, "Bu Cinayetin Kadını" adlı köşesinde, cinayette iyi bir yüz olmasa da, iyi bir yüz bulma umudunu aramaya iten gerçek hayat bir hikâyesi ile öldüren kadına ışık tutuyor.
Gaye Su Akyol | HENÜZ OKUNMADI |
Gonca Özmen | HENÜZ OKUNMADI |
Elif Benan Tüfekçi | HENÜZ OKUNMADI |
Şirin Öten | HENÜZ OKUNMADI |
Esra Pekin | HENÜZ OKUNMADI |
Ufuk Ahıska | HENÜZ OKUNMADI |
Ayça Damgacı | HENÜZ OKUNMADI |

pulbiber-dergisi

Melike İnci | HENÜZ OKUNMADI |
Rafet Arslan | HENÜZ OKUNMADI |
Bengü Özsoy | HENÜZ OKUNMADI |
Janset Karavin | HENÜZ OKUNMADI |
Ayta Sözeri, "Ayta'dan Mektup Var..." yazısıyla yine suçun yükünü kendi omuzlarına alıp, "sizi daha erken düşündüremediğim için özür dilerim," diyor.
Merve Çay | HENÜZ OKUNMADI |
Kadınlar Yaşasın Diye | HENÜZ OKUNMADI |
Deniz Durukan | HENÜZ OKUNMADI |
Ayşe Özlem İnci | HENÜZ OKUNMADI |
Deniz Durukan | HENÜZ OKUNMADI |
Kaan Koç'un yazısı beni neredeyse ağlatacaktı; babaannemi özledim sanırım... "Çünkü Ben" adlı köşesindeki "Ben herkesin oğluydum o zamanlar" yazısını mutlaka okuyun derim.
Nermin Yıldırım | HENÜZ OKUNMADI |
Evlerden Biri... Üsküdar'da aynı evi paylaşan iki genç kadının erkeksiz de yaşanabileceğini gösteren hayatlarına kısa bir bakış. Biraz zorlama geldi bana.
Toprak Okyay | HENÜZ OKUNMADI |
Elif Savaş, "Peynir Gemisi" adlı köşesindeki Milliyetçi Yemek Teorileri yazısı farklıydı. Yazıda yemek yüzünden çıkan "milliyet savaşlarını" anlatmış.
Cenk Taner olmasa da olurmuş. :/
Arzu Taşçıoğlu "Sokakta Neler Oluyor?"da erkek oyuncaklarını gündelik hayatta yaşayan bireyler gibi fotoğraflamış. Erkek egemen topluma gönderme mi acaba?

Sevemediklerim...

  • Bana fazla iç karartıcı geldi. Kötü şeyler bu ülkede, dünyada elbette var ama araya birkaç olumlu yazı konarak hiç olmazsa okurken oluşan (gerçeklerden) "bunalma" hissi giderilemez miydi?
  • Her sayfa yer alan "Pb" yazısını sevemedim. Yazı stilinden midir nedir, aklıma Pulbiber'den başka her şey geldi. Bunların başında da "kurşun" geliyor tabii. (Kurşun (Plumbum)=Pb) Derginin kendi ismindeki stili kullanılsa daha iyi olur bana göre. Ya da bilemiyorum, bir kusur da o kalsın. :) Genel olarak tasarımı beğendim gerçi.
  • Kim konuk yazar belli değil? 

Sonuçta, Pulbiber, kadın ağırlıklı yazarlarıyla, kadını odağına koyan yazıları ve konularıyla kadını ön planda tuttuğunu gizlemeyen dişi bir dergi. Kadın okuyucuların kendi sorunlarından izler bulacağı, yalnız değilmişim diyebileceği, aradıkları dert ortağı, dedikodu arkadaşı, akıl danışmanına dönüşebilen bir dergi konumunda. Erkek okuyucuların da fazlasıyla eril olan bu toplumda kadınların sözde "gizli" ve "anlaşılmaz" dünyalarına büyüteç tutarak onları fark edebilme ve empati yapabilme yönlerini geliştirecek bir dergi olma yolunda ilerliyor. Her sayının bir öncekinden daha iyi olması dileğiyle...

Takip etmek isterseniz eğer: Pulbiber Twitter Facebook Instagram http://pulbiberdergi.com/
Pulbiber Dergisi Üzerine... Pulbiber Dergisi Üzerine... Reviewed by Unknown on 14:58 Rating: 5

2 yorum:

  1. Güzel bir yorum olmuş. Ama sanki yorum kısmında Akasya eksik? Sayfa 3'te. O da dağınık bir yazıydı. :')
    Özellikle ilgimi çeken ise Balkon Çiçeği öyküsünü çok beğenmem. ''Kadın gözü'' dedikleri gerçek miymiş yoksa?!
    Dergi yorum bölümün genişlese ne de cizel olur aslında. Özellikle Notus ile ilgili bir şeyler karalasan?
    Daha da konudan kopmadan gideyim, sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler! Aa evet unutmuşum onu, dağınıktı cidden. :)
      Gerçekmiş demek ki ben beğenmedim şahsen. :D
      Dergilerle ilgili yazmak istiyorum ben de ama uyuşukluk belası yakamda şu aralar.Yoksa hazır fotoğraflar vs. :))

      Sil